DEPREM UYRISI
6 Şubat tarihinde meydana gelen büyük deprem felaketi sonrasında Türkiye beşik gibi sallanırken Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanından deprem uyarısı geldi.. DEVAMI İÇİN GÖR'SELE DOK/KUNUNUZ,...
DEPREM UYRISI
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanından DEPREM UYARISI! 7 büyüklüğünde deprem alarmı verildi - Cumhuriyet tarihinin en büyük depremi ile 6 Şubat tarihinde büyük bir felakete uyanan Türkiye adeta cehenmemi yaşamıştı. Kahramanmaraş merkezli olarak 7.7 şiddetinde meydana gelen deprem 11 ilde etkili olmuş Adıyaman, Gaziantep, Malatya ve Hatay adeta haritadan silinmiş, 50 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Depremin yaralarını sarmaya çalışan Türkiye'de o tarihten sonra adeta deprem fırtınası başlamıştı. TÜRKİYE'DE DEPREM UYARISI YAPILAN İLLER HANGİLERİ, BİR SONRAKİ BÜYÜK DEPREM NEREDE OLACAK?
HABERIN detayları için görsellere tıklayarak ilerleyiniz
TÜRKİYE'DE DEPREM UYARISI YAPILAN İLLER HANGİLERİ, BİR SONRAKİ BÜYÜK DEPREM NEREDE OLACAK? Yaşanan deprem felaketinin ardından yaralar sarılmaya çalışılırken bir yandan da Türkiye bir kere daha acı deprem gerçeği ile yüz yüze gelmişti. İstanbul ve İzmir başta olmak üzere pek çok büyük şehirde bir kere daha deprem nedeni ile alınması gereken önlemler tartışılmaya başlanırken yaşanan sismik hareketlilik ve peş peşe meydana gelen yeni depremler vatandaşların korku ve endişelerini arttırmıştı
Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Onalan yapmış olduğu açıklama ile “İzmir’de 13 tane fay var. Yaşadığımız coğrafya, afet coğrafyası. Artık bu durumu kabullenip, buna göre plan çizmemiz lazım. Bir ilçe belediyemize aylık 40 tane inşaat ruhsatı geliyor. 30 ilçede aylık 1200 inşaat ruhsatı yapıyor. Her yerde inşaat yapıyoruz. Artık bu kentin bunu taşıyacak gücü yok” diyerek mevcut fayların 7 şiddetinde yıkıcı bir deprem üretebilecek riske sahip olduklarını ifade etti. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir, Balıkesir, Manisa, Aydın, Muğla, Denizli ve Çanakkale gibi illerde diri faylar üzerinde stres birikiminin devam ettiğini belirterek acil önlem alınması gerektiğini vurgulamıştı. Deprem uzmanları hem yetkililerin hem de insanların yarın olacakmış gibi depreme hazırlık yapması gerektiğini ifade ederken kentsel dönüşüm projelerinin önemine vurgu yapıyorlard
YILANIN AŞKI
Peygamber Efendimiz (SAV) hicret edeceği gece gizli bir yerde saklandıktan sonra ertesi gün ıssız bir anda sevgili arkadaşı Ebû Bekir’in evine doğru geldi.
Mekkeli kafirlere yakalanmamak için çeşitli tedbirler alan Hazreti Ebu Bekir yanına beş bin dirhem de para aldı ve Peygamber Efendimiz (SAV) ile birlikte Safer ayının yirmi yedinci Pazartesi gecesi evin arka penceresinden çıkarak Sevr mağarasına yöneldiler. Sanki ayak parmakları..
(D'evamı ILK Y0RUMDA)
Yılanın aşkı
Peygamber Efendimiz (SAV) hicret edeceği gece gizli bir yerde saklandıktan sonra ertesi gün ıssız bir anda sevgili arkadaşı Ebû Bekir’in evine doğru geldi. Mekke’li kafirlere yakalanmamak için çeşitli tedbirler alan Hazreti Ebu Bekir yanına beş bin dirhem de para aldı ve Peygamber Efendimiz (SAV) ile birlikte Safer ayının yirmi yedinci Pazartesi gecesi evin arka penceresinden çıkarak Sevr mağarasına yöneldiler. Sanki ayak parmakları üzerinde yürüyorlardı. Bazen de Ebû Bekir ileri geri sağ sola gidiyordu. İzler kendilerini takip edecek kafirleri şaşırtsın ve nereye gittikleri belli olmasın diye böyle yapıyordu. Gözü dönmüş kâfirler, Peygamber Efendimiz’in yerinde Hazreti Ali’yi bulunca her tarafı didik didik aramaya başladılar. Vaziyet anlaşılmıştı. Efendimiz Ebû Bekir’i de alarak gitmişti. İz takibinde şöhretli Ebû Kürz’ü buldular DEVAMI İÇİN GÖR'SELE DOK/UNUNUZ,.
Sevr mağarasına yaklaştıklarında Peygamberimizin ayakkabısı parçalanmış mübarek ayağı kanıyordu. Hazreti Ebû Bekir Kâinatın Sultanı’nı sırtına alarak mağaranın kapısına kadar getirdi. Ay her tarafı gündüz gibi aydınlatıyordu. Hz. Ebû Bekir Peygamber Efendimiz’den (SAV) müsaade isteyerek mağaraya önce kendisi girdi. Maksadı yılan çiyan gibi haşerat varsa onları zararsız hale getirmekti. Mağaranın içinde her hangi bir haşerat görünmemekle beraber duvarlarda yılan delikleri vardı. Ebu Bekir (ra) gayet iyi bir kumaştan dikilmiş olan gömleğini hemen üstünden çıkartıp parçalayarak bu delikleri tıkamaya başladı. Az sonra bütün delikleri tıkamış fakat yere yakın noktadaki birine çaput yetmemişti. Bu son deliği de ayak tabanı ile kapattıktan sonra Resulullah’ı içeriye davet etti. Çok yorgun düşmüş olan Sevgili Peygamberimiz arkadaşının dizine başını koyarak uyumaya başladı. Efendimiz (SAV) uyurken bir yılan dışarıya çıkacak başka hiçbir delik bulamayınca içeriden Hazreti Ebû Bekir’in ayağını soktu.
Ebû Bekir’in canı öylesine yandı ki kendini ne kadar sıktıysa da zehirin etkisinden göz yaşlarını tutamadı. İstemeden akan damlalardan bir ikisi de Efendimizin mübarek yüzünü ıslattı. O hemen uyandı ve mağara arkadaşına niçin ağladığını sordular. – “Yılan” dedi Hazreti Ebu Bekr. “Ayağımı yılan soktu ya Resulallah!” Resulullah sallallahu Teala aleyhi ve sellem “Onunla benim aramı aç, bırak çıksın” buyurdu. O an Ebu Bekir Sıddık radıyallahu anh mübarek ayağını delikten çekti. İçeriden görünüşü hüzün ve gam veren zehirli bir yılan çıktı. Fahr-i alem sallallahu Teala aleyhi ve sellem: “Ey utanmaz yılan! Benim mağara arkadaşımı ve esrarıma vakıf olanı, Allah Tealadan korkup, benden haya etmedin mi, ayağını sokarak eziyet ettin?” diyerek hitab edip azarlayınca, yılan cevaba kadir olup dedi ki:“Ya Habib-i Rahman! Ey insanların ve cin’nin Peygamberi! Senin aşığın sadece insanlar değildir. Belki hayvan zümresinden kuşlar, yılanlar, karıncalar, cemaline aşıktır. Hatta ben kulun, birçok yaşlı, gözü nemli kendi cinsimiz olan büyüklerimizden yüksek vasıflarınızı dinleyip, ışık saçan yüzünüzü görmeğe müştak ve hayran ve kendinden geçmiş, şaşkın şekilde ağlayarak, mal ve mülkünü terk edip aşık divanen olmuştum. Bu mağarayı şereflendireceğini öğrenmiştim. Onun için nice zamandan beri, bu sıkıntılı mağarada gece-gündüz demeyip, yolunuzu bekliyordum. Böylece, sizin buraya teşrifiniz ile ayrılık acısına ve içimdeki derde merhem edeyim. Çünkü en mesud bir zamanda, bu karanlık mağarada, arkadaşın (mağaraya girince), sabah güneşi gibi zahir olup, devlet güneşim doğdu. Amma ne var ki arkadaşın yine perde oldu. Bu sebeble, korku ve haya ben kulundan kalkıp, zaruri olarak, bu küstahlık benden vaki oldu” diye özür dileyince, Seyyidü’s Sakaleyn, dünya ve ahirette bulunanların şefaatçisi, yılanın özrünü kabul etti. Sevgili Peygamberimiz yaraya tükrüklerinden birazcık sürdüler; acı derhal dindi.