Eve giren adam, evde tek başına oturan eşini ağlar durumda gördü. Telaşla, ağlamasının sebebini sorduğu eşi şu şekilde yanıt verdi;
– Evimizin önündeki ağaca konan kuşlar bazı hallarda beni başım açık görebiliyor.
O günlerde Tanrı’a karşı günah işlemekten haya ediyor, onun amacıyla ağlıyorum. Adam karısının Tanrı korkusundan çok etkilendi, karısını kucaklayarak alnından öptü.
Balta getirerek karısını rahatsız eden, kuşların konduğu, ağacı kökünden kesti..
Adamın, gidiş – dönüş saatleri belli olan bir işi vardı.
Günlerden bir gün, çalıştığı yerde doğan bir arızadan dolayı, eve erken geldi.
Kapıyı açtı ve karısına sürpriz gerçekleştirmek amacıyla, sessizce, içeri girdi ki, hayatının sürpriziyle karşılaştı..
Adamın, gördüğü hal karşısında, resmen dili tutuldu.
Eşi (!) ile aşığına hissettirmeden, gereksinim duyabileceği, birkaç parça eşyayı alıp evden çıktı ve yaşadığı kenti terk etti..
Uzun bir yolculuktan sonra kendisini, kalabalık, bir halk topluluğu içersinde buldu.
Herkes şaşkındı ve anlaşılmaz bir uğultu vardı.
Adam birine yaklaştı ve kalabalığın unsurunu sordu?
Kalabalığın nedeni; kraliyet hazinesi çalınmış ve fail bulunamamıştı.
Kral, sarayının önüne, halkı toplamış ve fail bulununcaya kadar her bireyin sarayın önünde kalmasını emretmişti.
Kalabalıkta adamın ilgisini, ayak parmakları üstünde yürüyen biri çekti.
Yanında bulunanlara, bu ayak parmakları üstünde yürüyen, adamın kim olduğunu sordu.
O’na, bu adamın, kraliyetin din adamı olduğunu, ayağını tam basarsa, istemeyerek karınca ezebileceği korkusuyla, ayak parmakları üstünde yürüdüğünü söylediler. Adam heyecanla;