Bir süre önce, bir çiftin evine yatılı misafir oldum. Yatma saati geldiğinde bana odamı gösterdiler. Odanın kapısını açtıklarında, "Burası kızımızın odası," dediler. Gece ilerledikçe, bir merak sardı beni. Gözlerim uykusuz bir şekilde odada gezindi ve birden fark ettim ki, kızlarının odasının lambası yanıyordu. İçimdeki merak daha da arttı. Yavaşça kalkıp, kapısına yaklaştım ve anahtar deliğinden içeriye bakmak istedim. Ne göreceğimi bilemezdim...Bir gün, özel bir iş nedeniyle yolda kalmış ve bu çiftin evine sığınmıştım. Durumumu açıkladım, onlar da sabah yardım çağırana kadar evlerinde kalmamda ısrar ettiler. İlk başta tekliflerine çekindim, ama onların samimiyetine inanarak kabul ettim. Akşam yemeği yedikten sonra, beni yatacağım odaya götürdüler. Odaya doğru giderken, geçmek zorunda olduğumuz bir kapının önünden geçtik. O sırada dikkatimi çeken bir şey vardı; her şeyin kırmızıya boyandığını fark ettim. Bu durum, içimi kemirmeye başlamıştı. O kırmızı rengin, bana farklı bir şey çağrıştırmaya başladığını hissettim. Ama ne?
Sabah olduğunda, aşağıya inip yaşlı çifte teşekkür ettim. Onlar dikkatle bana baktılar, ben de onlara. Gecem nasıl geçti diye sordular, "İyi geçti," dedim. Ama bir şey dikkatimi çekti: Kızlarının odasındaki boya renklerini çok beğendiğimi söyledim. Bunun üzerine bana, "Ne boyası?" diye sordular. Ben de, "Kızınızla ilgili bir şey var mı?" diye sordum.
Bana, "Birkaç yıl önce vefat etti," dediler. "Ve tek gözü kırmızıydı," diye eklediler. O an, gözlerim dona kaldı. Yavaşça hatırladım... Gece, anahtar deliğinden gördüğüm o kırmızı ışık, aslında kızlarının bana bakan kırmızı gözünden başka bir şey değildi. O an her şeyin anlamı netleşti.