BBC Türkçe’ye konuşan Diyarbakır Barosu Narin Güran Komisyonu üyesi avukat Mehdi Özdemir, olayın ilk günlerde yaşanan ihmaller sonucu delillerin kaybedildiğini, bu yüzden gelinen aşamada, dosyaya gelmesi beklenen teknik raporların kritik önemde olduğunu belirtti. Yaklaşık 250 kişinin ifadesi alındı Soruşturma kapsamında bugüne kadar yaklaşık 250 kişinin ifadesi alındı. Şüphelilerin bir bölümü tutuklu bir bölümü ise adli kontrol ile tutuksuz durumda. Aralarında Narin’in annesi Yüksel Güran, ağabeyi Enes Güran, amcaları Salim Güran ile Fuat Güran, kuzenleri Muhammet Kaya ile Birsen Güran, yengeleri Maşallah Güran ile Hediye Güran’ın da bulunduğu 12 kişi tutuklu bulunuyor. ‘Baz çakışmalarıyla verilere ulaşıldı’ Bakan Tunç, 14 Ekim’de yaptığı açıklamada, HTS (Arama trafiği kayıtları) kayıtlarının tespit edildiğini ve daraltılmış baz çakışması dedikleri bilirkişi incelemeleriyle çok önemli verilere ulaşıldığını söyledi. Teknik olarak, baz istasyonu kayıtları incelenerek kişilerin o anki yerleri veya önceden bulundukları yerler yaklaşık olarak tespit edilebiliyor. Özellikle birkaç kişinin belli bir zaman diliminde belirli bir yerde buluşup buluşmadıklarının tespit edilmesi açısından baz istasyonu kayıtları önemli görülüyor. Baz istasyonlarının haritası yapılarak; konum, hız, zaman ve sinyal çakışmaları ortaya çıkarılabiliyor. Tunç, “Burada özellikle daraltılmış baz çakışmalarında; kimin, hangi dakikada nerede olduğu, hangi evin içerisinde kimlerle kimin beraber olduğu tek tek belirlenmiş durumda. Kimsenin şüphesi olmasın, teknolojinin son imkanları kullanılarak bu soruşturma yapıldı” diye konuştu. Bakan, “Oda oda herkesin nerede olduğu o baz kayıtlarında belli” dedi. Kamera görüntüleriyle ilgili inceleme yapıldı Soruşturma açısından kritik olan kamera görüntülerinin de Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nda (TÜBİTAK) değerlendirilmesi yapıldı. Adalet Bakanı Tunç son açıklamasında bu konuda şunları ekledi: “Narin kaybolduktan sonra evlerinin önüne kamera takan insanlar oldu. Bu kameralara giren, o görüntülerde toplanıp dağılan ve o konuşmalarla ilgili TÜBİTAK incelemeleri yapıldı.” Adli Tıp Kurumu raporlarında hangi sonuçlara ulaşıldı? Güran’ın öldürülmesiyle ilgili soruşturmada son haftalarda iki önemli Adli Tıp Kurumu raporu tamamlandı. Bunlardan biri, Güran’ın ölümüne ilişkin rapor. Adli Tıp Kurumu, Narin Güran’ın “ağız burun kapanması ve boyuna bası sonucu oksijensiz bırakılmasına bağlı” olarak öldüğünü belirledi. Rapora göre, “mevcut verilerle Güran’ın cinsel saldırıya maruz kalıp kalmadığı konusunda değerlendirme yapılamadı”. Ölüm ise 21 Ağustos tarihinde meydana geldi. Raporda, “Güran’ın sol diz altında bacağın kopmasına neden olan travmanın ölüm sonrası hayvanlar tarafından gerçekleştirildiği” belirtildi. Diğer rapor ise Narin Güran’ın ağabeyinin kolundaki ısırığa ilişkindi. Adli Tıp Kurumu, Narin Güran’ın ağabeyi Enes Güran’ın kolundaki ısırığın “Yüksel Güran (Annesi) tarafından mı, Narin Güran tarafından mı yoksa kendisi tarafından mı ısırılmış olduğu hususunda adli tıbbi açıdan kesin bir ayrım yapılamadığının oy birliği ile mütalaa edildiğini” belirtti. Güran’a ait kıkırdak ve doku örnekleri mezarına kondu Öte yandan, Narin’in bedeninden otopsi sırasında alınan kemik ve kıkırdak doku örnekleri İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndaki incelemenin ardından geçen günlerde Diyarbakır’a gönderildi. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu tarafından ağabey Baran Güran’a teslim edilen kemik ve kıkırdak doku örnekleri Narin’in Tavşantepe Mahallesi Mezarlığı’ndaki kabrine konuldu. BBC Türkçe’nin yereldeki kaynaklardan aldığı bilgiye göre Tavşantepe köyündeki güvenlik güçlerinin yoğunluğu ise son günlerde azaldı. Diyarbakır Barosu davaya müdahil oldu Diyarbakır Barosu’nun davaya müşteki (şikayetçi) olarak sıfatıyla eklenme talebi, geçen günlerde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kabul edildi. Baro bu başvuruyu, “aile bireylerinin şüpheli konumunda bulunması, toplumda infial yaratan yaşam hak temelli yargılama dosyasında adaletin sağlanması, maddi gerçeğin açığa çıkması, faillerin cezalandırılması, adalet sistemi içerisinde çocukların haklarının korunması” gerekçeleriyle yapmıştı. Kararın ardından Baro tarafından yapılan açıklamada, “soruşturmayı artık müşteki sıfatıyla takip edecekleri, Narin Güran’ın fail veya faillerinin hak ettikleri cezayı almaları için hukuk mücadelelerini sürdürecekleri” belirtildi.
devamı sonraki sayfada...
Neden hâlâ faillere ulaşılamadı? Güran cinayetinin üzerinden geçen süreye rağmen faillerin henüz belirlenmemiş olması kamuoyunda tartışma yaratıyor. BBC Türkçe’ye konuşan Diyarbakır Barosu Narin Güran Komisyonu üyesi avukat Mehdi Özdemir, özellikle olaydan hemen sonraki süreçte çeşitli eksiklikler yaşandığını, o süreçte delillerin karartıldığını söylüyor. “Bugün şüpheli olan ve tutuklu bulunan kişilerin arama faaliyetlerini manipüle ettikleri ve delillerin kaybedilmesine sebebiyet verdikleri görülüyor. Kaldı ki, tutuklu bulunan 12 kişiden altısının delilleri gizleme, saklama ve kaybettirme suçundan tutuklanması da bunu gösteriyor.” Kayıp çocuk vakalarında, bu konuda bilgi birikimi olan kişilerin idari ve adli boyutta çalışması gerektiğini, arama kurtarma çalışmalarının da yetkin kişiler tarafından yapılması gerektiğini, ancak bu alandaki yasal düzenlemelerin eksikliği nedeniyle bunun gerçekleşemediğini belirtiyor Özdemir. Avukat Özdemir, “Otopsi sonrası çıkan raporlar incelendiğinde, DNA örneklerinin bulunamayışı ölümün oluş şekli itibariyle delillerin organize bir şekilde kaybettirilmesinin amaçlandığını gösteriyor” yorumunu yapıyor. Özdemir, “delillerin kaybının ardından şüpheli olarak tespit edilen kişilerin sonuç alınmaya çalışıldığını” belirtiyor. Bununla birlikte bazı kişilerin ifadelerde organize bir şekilde yanlış bilgi verdiğini öne sürüyor ve Nevzat Bahtiyar örneğinde olduğu gibi birkaç kez ifade değişikliği yapan bir şüphelinin de olduğunu vurguluyor. Avukat Özdemir, bütün bunlar değerlendirildiğinde dosyaya gelmesi beklenen teknik raporların kritik önemde olduğunu anlatıyor: “Biz teknik anlamda net delillerle olayına çıklığa çıkmasını beklemiyoruz. Fakat olayın oluş şekli, oluş yeri ve zaman mefhumu içerisinde değerlendirildiğinde sonrasındaki kamera görüntüleri ve daraltılmış baz verileri ile birlikte olay anında olay yerinde ya da yakınında bulunan şüphelilerin tavır ve davranışları üzerinden bir sonuca gitmeye çalışıyoruz”.” Hangi haberler gerçek dışı çıktı? Bu arada soruşturma dosyasındaki gelişmelere paralel olarak hem ana akım medya hem de sosyal medyada yapılan bazı haberlerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü dönemde, Facebook’ta paylaşılan bir mesajda, profil sahibinin, yakınlardaki bir benzin istasyonu çalışanı olduğu, olay günü birçok şeye tanıklık ettiği ve ifade verdiği öne sürülmüştü. Birçok medya kuruluşu bunu haberleştirmişti. BBC Türkçe’ye konuşan avukat Mehdi Özdemir, soruşturma dosyasına ne böyle bir ismin ne de bu tip bir ifadenin girdiğini söyledi. Dosyaya giren, amca Salim Güran’ın yanında çalışan işçinin oğlu ile Güran arasındaki telefon görüşmesi de yapılan haberler sonrası kamuoyunda yoğun olarak tartışılmıştı. Görüşmede işçinin oğlunun Güran’a “daha ölmemiş” dediği belirtiliyordu. Bazı ajanslar ve medya kuruluşları bu kişinin Güran’a “kız daha ölmemiş” dediğini belirterek haberleştirdi. Ancak avukat Özdemir, cümlenin başında kız ifadesi olmadığını ve görüşmenin Kürtçeden Türkçeye çevrilirken yanlış çevrildiğini belirtti. Özdemir, çevirinin daha sonra tekrar yapıldığını ve düzeltildiğini söyledi: “Telefon konuşmasının bir olay örgüsü vardır. Yani siz sorarsınız ben cevaplarım, ben sorarım siz cevaplandırırsınız. O konuşmanın devamındaki kurgu kendi içinde bütünlüklüdür. Şifreli diyebilirsiniz. Şifreli olduğunun çözümlenmesi de esasında olay bütünlüğü içerisinde anlaşılabilir pozisyondadır. Bu kişi ifadesinde kısaca ‘Tarımsal sulamada kaçak elektrik için bir aparat kullanıyordu. O aparat düşmüş. Ben bunu anlattım’ diyor.” Soruşturmada bundan sonra ne olacak? Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu, 11 Ekim’de yaptığı açıklamada “adli süreçle ilgili çok aceleci davranmama” çağrısı yaptı: “Cumhuriyet Başsavcılığımızın koordinasyonunda bir başsavcı vekili ve dört tane savcımızın çalıştığı, yoğun gayret gösterdiği, jandarmamızın ve emniyet güçlerimizin destek verdiği bir adli süreç devam ediyor. “Bu adli sürece herkesin sabırla saygı göstermesi gerekiyor. Titiz bir çalışma yürütülüyor. Cinayetin bütün yönleriyle açığa çıkartılması için arkadaşlarımız gayretle çalışıyor. Dolayısıyla burada çok aceleci davranmamak lazım.” Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un 14 Ekim’de yaptığı açıklamaya göre ise iddianame hazırlık süreci başladı. Soruşturmanın gizli olduğunu vurgulayan Tunç, iddianame süreci ile ilgili şunları söyledi: “İfadelerden yola çıkarak, televizyon ekranlarında özellikle o ifadeler yorumlanırken, dosya ile ilgisi olmayan bir takım tahminler de yürütülüyor ancak iddianame ortaya çıktığında kamuoyu toplum şunu görecek. Narin evladımızın katillerinin kim olduğunu tahmin edecek ve tabii ki bunun kararını verecek olan bizler değiliz bu bir iddianame olacak. “Soruşturma sonrasında toplanan deliller ışığında ortaya koyulan bir iddianame. Neticede buna yargı karar verecek. Dava açıldıktan sonra o delilleri değerlendirecek olan, o teknik verileri tekrar analiz edecek olan, gerekirse tekrar bilirkişi incelemesi yapacak olan elbette ki yargı. Yargı süreci de uzamadan tamamlanacaktır.” Diyarbakır Barosu’ndan Mehdi Özdemir ise beklenen raporların ne zaman gelebileceğine ilişkin şunları söylüyor: “Özel ekipler bu anlamda soruşturma sürecinin hızlandırılmasını amaçlıyor ve bir an önce burada raporların çıkması gerekiyor. Normalde bir soruşturma dosyasında bu raporların beş altı ay öncesinden gelme ihtimali yok. Fakat Narin dosyasında bu tarz raporların kısa vadede geldiğine tanıklık ettik. En geç önümüzde iki ay içerisinde bu raporların dosyaya gelmesini ve bir an önce sonuç alıcı bir pozisyonla bir iddianame hazırlanmasını bekliyoruz.”