Haaretz gazetesine göre “Fatih” olarak anılmak isteyen Binyamin Netanyahu salı günü bir kez daha işgal altındaki Suriye toprağı Hermon Dağı'ndaydı. Başbakan, İsrail'in "güvenliğini garanti altına alan başka bir düzenleme bulunana kadar" 2 bin 500 metreyi aşkın yüksekliğe sahip stratejik dağı işgal etmeyi sürdüreceklerini söyledi.
Zirveye çıkınca içini “nostaljik duygular” kaplayan Netanyahu ufuklara bakarak, "53 yıl önce askerlerimle birlikte Sayeret Matkal devriyesinde buradaydım." dedi. Ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Yer değişmedi, aynı yer ancak İsrail'in güvenliği için önemi son yıllarda ve özellikle son haftalarda Suriye'de yaşanan dramatik olaylarla daha da arttı. Güvenliğimizi sağlayacak en iyi düzenlemeyi belirleyeceğiz."
Başbakanlık Ofisi, Netanyahu'nun Hermon ziyaretinde “ordunun sahadaki hazırlıklarını gözden geçirdiğini ve bir sonraki aşama için kuralları belirlediğini” ileri sürdü. Kanal 14'e göre Başbakan, zirvede yapılan toplantıda ordu komutanlarına güçlerin en az 2025 yılı sonuna kadar Suriye içinde kalacağını söyledi.
Netanyahu'nun nostaljik yolculuğuna Savunma Bakanı İsrael Katz ile Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi de eşlik etti. Katz, burada yaptığı konuşmada bölgenin stratejik önemine değindi: "Hermon Dağı'nın zirvesi, İsrail'in yakın ve uzak tehditleri tespit etmek için gözüdür. Ordu, devleti ve vatandaşlarını her türlü tehditten korumak için buradadır ve bunu yapmak için de en önemli yer burasıdır."
Savunma Bakanı Tel Aviv'in Hermon Dağı sayesinde fiili anlamda elde edeceği avantaj ve bahaneleri şu şekilde ifade etti: “Zirve, Lübnan'ın Bekaa Vadisi'ndeki Hizbullah kalelerine hem gözlem hem de caydırıcılık boyutu katıyor ve ılımlı bir imaj çiziyormuş gibi görünen ancak en aşırı İslam mezheplerine mensup olan Şam'daki isyancılara karşı caydırıcılık sağlıyor."
İsrailli liderler dağın zirvesinde poz verirken, işgal güçleri de Suriye'nin güneyine doğru ilerlemeyi sürdürüyor. İsrail birliklerinin salı günü Dera kırsalına ulaştığı, Sayda ve Makraz kasabalarının yanı sıra altı köyü daha kontrolü altına aldığı bildirildi. Sosyal medyada yapılan paylaşımlarda, tankların Kuneytra ve Dera arasındaki Sayda'da hareket ettiği görüldü.
İşgal güçleri ayrıca üç gün önce ulaştığı Ürdün sınırında bulunan Yermuk Havzası'nı da tümüyle kontrolü altına aldı. Bölgenin en önemli su kaynaklarının merkezi olarak bilinen havzadaki nehir üzerinde elVehda barajı bulunuyor. Baraj, Suriye'nin tatlı su ihtiyacının yaklaşık yüzde 30'unu ve Ürdün'ün gereksinimin ise yüzde 40'ını karşılıyor. Dün, İsrail'in Kuneytra'daki su kaynaklarının büyük bölümünün kontrolünü elinde tutma planları yaptığını bildirmiştik. Yerel kaynaklara göre İsrail ordusu bölge sakinlerini göçe zorlamak amacıyla çok sayıda köydeki içme suyu borularını sistematik yıkıma maruz bırakıyor. Ayrıca kontrol altına aldığı köylerde alt yapıyı tahrip ediyor, halktan silah topluyor.
Öte yandan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, pazarı pazartesiye bağlayan gece İsrail'in 3,1 büyüklüğünde deprem tetikleyen hava saldırılarında 36 sivilin yaralandığını bildirdi.
Tüm bunlar olup biterken Suriye'nin fiili lideri Ebu Muhammed elColani kod adlı Ahmed elŞara bir gün önce İngiliz The Times'a verdiği röportajda, Suriye'nin “İsrail veya herhangi bir başka devlete yönelik saldırıların üssü olarak kullanılmasına izin vermeyeceğini” söylemişti. “İsrail veya başka biriyle herhangi bir çatışma istemiyoruz.” diye eklemişti. Şara ayrıca Tel Aviv'in saldırı nedeninin Hizbullah ve İran milislerinin ülkedeki varlığı olduğunu iddia ederek, “bu gerekçenin artık ortadan kalktığını" savunmuştu.
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri Suriye'ye özel heyetler göndermeye ve ülkenin geleceğinden pay edinmeyi ummaya devam ediyor. Salı günü sabahtan akşama kadar bu bağlamda çok sayıda gelişme yaşandı. Bir Fransız diplomatik heyeti Suriye'ye ulaşırken, Paris'in Suriye Özel Temsilcisi JeanFrançois Guillaume, Şam'da yaptığı açıklamada, “Fransa Suriyelilerin yanında yer almaya hazırdır.” dedi. Guillaume, Fransız heyetinin Şam'daki “fiili yetkililerle temas kurmak üzere” geldiğini kaydederken, 2012'den bu yana kapalı olan başkentteki Fransa Büyükelçiliğine salı sabahı Fransız bayrağı çekildi. Elçiliğin ne zaman yeniden açılacağına ilişkin bir soruya karşılık Paris Temsilcisi, “güvenlik standartları karşılanmadığı sürece bu konuda bir cevap veremeyeceğim.” yanıtını verdi.
Alman Dışişleri Bakanlığı da Berlin'in Şam'da yeni yönetiminin temsilcileriyle görüşmelerde bulunmayı planladığını açıkladı. Bakanlık Sözcüsü, Almanya'nın Şam ile yakın temaslarda bulunan ABD ve İngiltere'ye katılacağını belirtti. Alman diplomatlar ile Suriye geçici hükümeti temsilcileri arasındaki ilk görüşmelerin “geçiş süreci ve azınlıkların korunması” konularına odaklanacağını kaydetti. “Şam'da diplomatik varlık gösterme imkânları da araştırılıyor” diyen Sözcü, Berlin'in “El Kaide ideolojisindeki kökleri göz önüne alındığında Heyet Tahrir Şam'ı yakından izlediğini’ vurguladı. “Mevcut durum göz önüne alındığında, şimdiye kadar akıllıca hareket ettiler.” diye ekledi.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni aynı gün parlamentoda yaptığı konuşmada, Roma'nın Beşar Esad hükümetinin düşmesini “memnuniyetle karşıladığını” ve ülkenin yeni yöneticileriyle görüşmeye hazır olduğunu söyledi. İtalya'nın Esad'ın devrilmesinden aylar önce Şam'daki büyükelçiliğini yeniden açan tek G7 ülkesi olduğuna dikkat çeken Meloni, “İlk işaretler cesaret verici ancak son derece dikkatli olmamız gerekiyor.” diye ekledi.
AB'nin Dış Politika ve Güvenlik Şefi Kaja Kallas ise blokun Şam Büyükelçiliğini yeniden açmaya hazır olduğunu açıkladı. “Suriye'de bir boşluk bırakamayız. AB'nin bir varlığı olmalı” diyen Kallas, blokun yeni Suriye yönetimi ve sivil toplumla “ihtiyatlı bir şekilde” diyaloğa başladığını kaydetti.
Sputnik'in bildirdiğine göre bir İsrail helikopteri pazartesiyi salıya bağlayan gece “Şam civarındaki bir askeri üssün yakınına indi.” Yayına konuşan yerel kaynaklar, hava indirme operasyonun ardından özel kuvvetlerin askeri alana girdiğini ve yaklaşık 20 dakika boyunca yerde kaldığını belirtti. Daha sonra havalanan helikopter Suriye'nin güneyine doğru ilerleyerek bölgeden ayrıldı.
Operasyonun arkasındaki nedenler henüz belirsizliğini koruyor.