Naci Görür İstanbul için son uyarısını yaptı: Depremin şiddeti 9'u bulur
Kahramanmaraş ve Elazığ depremlerini öngören ve depremler öncesinde de uyarılarda bulunan Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, olası Marmara depreminin şiddetinin 9 olabileceğini söyledi.
Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Kahramanmaraş ve Elazığ depremlerini önceden tahmin ederek uyarılarda bulunan bir bilim insanıdır. Görür, deprem alarmı verilen bölgeleri açıklarken, olası bir Marmara depreminin şiddetinin 9 olabileceğini belirtti.
devamı için görselelr etıklayınız
Kısa Dalga'dan Yeşim Özdemir ile yaptığı röportajda, Görür, Marmara Bölgesi'nde deprem alarmı verdiklerini ve özellikle kıyıda on kilometre içindeki alanlarda depremin oldukça şiddetli hissedileceğini belirtti. Ayrıca, Avrupa Yakası'nda deprem zararlarının daha fazla olacağını söyledi.
Naci Görür, depremin şiddetinin 9.0'a kadar çıkabileceğini ifade etti.
Prof. Görür, şunları kaydetti:
Depremler olmadan dahi biz Marmara Bölgesi'nde deprem alarmı vermiştik, bu bir. Ikincisi Erzincan’ın doğusunda, Erzincan ile Bingöl Karlıova arasında Yedisu Fay’ında deprem beklediğimizi öngörmüştük. Onun dışında Ege bölgesi, orası zaten sık sık küçük depremlerle sarsılıyor. Oradaki depremlerin kaynağı da bu Helen Kıbrıs Yayı, orada hareketlilik fazla. Dolayısıyla İzmir’den Antalya’ya kadar kıyı bölgelerimizde irili ufaklı depremler öngörülüyor. Oranın tektonik yapısı gereği. Bir de bu 6 Şubat depremleri nedeniyle belki Adana Bölgesi’nde de stres transferi nedeniyle bazı faylarda hareketlenme olabilir. Hatta Kıbrıs’ı dahi düşündük. Doğu Anadolu Bölgesi’ne yakın olarak; Kayseri, Sivas, Erzincan’ın doğusu yani Bingöl yakınları, Malatya. Malatya’nın özellikle kuzeybatısı, kuzeyi. Orada Malatya Fayı ve Tuzla Fayı. Oralarda belirli hareketlenmeler gözlemlenebilir.”
Görür, yaklaşan seçimlere işaret etti ve seçmene can güvenliğini sağlayacak siyasetçilere oy vermesi çağrısında bulundu.
Nagehan Alçı’dan dönme eleştirilerine yanıt: Çetin Altan ve Taha Akyol da dönmedir
AKP’li Nagehan Alçı, muhalefete yönelik olumlu yorumları sonrası “dönüş” eleştirilerine “Çetin Altan ve Taha Akyol da dönmedir” diyerek yanıt verdi.
AKP'ye yakınlığıyla bilinen, ancak son dönemde muhalefet kanadı için yaptığı olumlu yorumlarla dikkati çeken Habertürk yazarı Nagehan Alçı, 'dönüş' eleştirilerine yanıt verdi.
Eleştirilere köşesinden yanıt veren Alçı, Çetin Altan ve Taha Akyol’un da dönme olduğunu ifade ettiği yazısında şunları kaleme aldı:
"Bunlardan tartışmasız en meşhuru Çetin Altan’dır. Çetin Altan’ın sosyalizmden kendince bir liberalizm yorumuna geçerek ateşli bir Özalist olması Türk basın ve fikir tarihini iyi bilenlerin malumudur.
Pek bilinmez ama merhum Altan, yazarlık hayatının başlarında yani 50’li yıllarda Kemalist çizgideydi. Mesela 50’lerde Altan’ın komünist şair Nazım Hikmet aleyhine Kemalist perspektiften yazılmış çok sert yazıları vardır. Nazım, milliyetçiliği reddettiği için Altan tarafından çok sert suçlanır. Emin Karaca’nın kitabında bunlar var.
Altan, 27 Mayıs 1960 ile beraber adım adım kimi Kemalistler gibi sosyalizme dönmüş ve TİP’in meşhur milletvekili olmuştur.
1970’lerin ikinci yarısından itibaren Çetin Altan’ın yine değiştiğini ve Türkiye’nin dışa açılması gerekliliği fikrine tutkuyla bağlanıp liberalizme kaydığını görüyoruz. O sebeple de Özal’ı hararetle desteklemiştir.
(...)
Entelektüel değişim meselesinde sağdan en meşhur örnek Taha Akyol’dur.
Taha Bey önce koyu bir Türk milliyetçisiydi. Hatta Türk-İslam ülkücülüğü çizgisindeydi. MHP’nin başyazarıydı. Sonra adım adım liberalizme doğru değişim yaşadı.
Marksistlerin Çetin Altan’ı suçladıkları gibi bu sefer de aşırı sağcılar Taha Akyol’u "dönek" olmakla itham ettiler. Akyol da Altan gibi Özal’ı hararetle destekledi.
Soldan Çetin Altan, sağdan ise Taha Akyol fikir çizgisi olarak bir yerden başka bir yere 'dönmüş' isimlerdir.
Fakat şu asla unutulmamalı: Bir düşünce ekolünü benimseyen kişiler bir yerden başka yere yolculuk yapabilir. Hiçbir fikir ekolünü benimsemeyen ve bağlı bulunduğu medya patronunun ticari menfaatlerine veya politik liderin manevralarına bağlı olarak bir oraya bir buraya sürüklenen kişiler ise "dönek" dahi olamazlar. Çünkü onların benimsediği bir düşünce ekolü yoktur. Ne sosyalizmi, ne liberalizmi, ne milliyetçiliği, ne İslamcılığı bilirler hatta en kolayından sığınıverdikleri Atatürkçülüğü bile konjonktüre göre bırakıverirler.
Oramiral Özden Örnek’in oğlu Tolga Örnek, Atatürkçü gözüküp babası zor duruma düştüğünde merhum amirali tekmeleyen “Atatürkçü”leri anlatmıştı bir konuşmasında. Esas oportünist esas bukalemun bunlardır. Fikirleri yoktur, sadece menfaatleri vardır.
Türk basın tarihinde böyle çok örnek var ama şimdi isimlerini kimse hatırlamıyor.
Alçı kendisinin tutumuyla ilgili ise şu ifadeleri kullandı:
Gelelim bana gelen tenkitlere… Ben bir liberal-demokratım. Aslında bu temel çizgim hiç değişmedi. Fakat liberalizmin problemleri üzerine daha çok düşünür oldum zamanla. Günümüz finans kapitalizminin yalanlarla dolu olduğunu görüyorum bugün. Bu noktada değişimimi de bu köşede yayınlanan “Liberalizmin büyük mağlubiyeti” başlıklı yazıda ifade ettim ama Türkiye için bu tartışmalar lüks kalıyor.
Liberal-demokrat perspektifle baktığımda dönemin askeri vesayet güçleriyle AK Parti ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan arası mücadelede tarafsız kalmam mümkün değildi. Postalların tarafını tutmak kendime ihanet olurdu. Elbette askeri vesayetin tasfiyesi bağlamında Erdoğan’ın yanındaydım. Hala da Erdoğan olmasaydı bu ülkede generallerin vesayetinin bitmeyeceğine inanıyorum.
"HALA ÜLKENİN EN YAKICI SORUNU KÜRT MESELESİ"
Zaten bana olan temel nefret bu dönemden ve bir de çözüm sürecini hararetle desteklememden kaynaklanıyor. Elbette o dönem bu doğru çizgideyken de hatalarım olmuştur. Ama benim kafama silah da dayasanız “Bu ülkede bir Ergenekon çetesi hiç yoktu, askeri vesayet yoktu” diyemem. Kürt meselesi yoktur diye bugün de diyemem. Hala ülkenin en yakıcı sorunu Kürt meselesi.
2013’ten sonra ise Kemalizm adına vesayeti ve darbeciliği meşru gören bu Ergenekon kafasının yerine Fetullahçılar geçmek istedi. Karşımıza Ergenekon vesayeti yerine sivil hükümeti devirmek isteyen bir FETÖ vesayeti gerçeği çıktı. O zaman da çok sert şekilde FETÖ ile mücadeleye başladım. Liberal-demokrat olmanın gereği buydu. 2013-16 arası Gülenizmin yanında duran demokrat bildiğimiz isimler büyük hata yaptılar.
O sebeple 2013’ten sonra AK Parti totaliter oldu ve ben de ayrıldım diyenleri haklı bulmuyorum. Bu, bilerek ya da bilmeyerek Fetullah Gülen’in arzuladığı çizgide olmak demekti ve bence büyük yanlıştı.
Nitekim ulusalcılar ile beraber hala bana en çok saldıranlar Fetullahçılar. Çünkü FETÖ ile 2013-16 arası çok ciddi mücadele etmiş bir yazarım. Tayyip Erdoğan gibi bir lider olmasaydı devletin içinden Gülenizmin tasfiyesi de asla mümkün olamazdı.
Bu düşüncem de nettir. Öte yandan tıpkı Ergenekon-Balyoz davalarında olduğu gibi FETÖ davalarında da çok büyük haksızlıklar yaşandı. Bu da bir hakikat."
'20 SENEYİ BAŞKA BİR YAZIDA DÖNEM DÖNEM ANALİZ EDECEĞİM'
Alçı ayrıca, son 5-6 senedir Türk milliyetçileri ve ulusalcılarla ittifak kurmuş yeni bir AKP'den bahsedilebileceğini belirterek "Dün 14 Mart 2023’tü. Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık makamına oturmasının 20. Yıldönümü. Bu 20 seneyi de bir başka yazıda dönem dönem analiz edeceğim" ifadesini kullandı.