Suriye’de 300’den fazla hedefi vuran İsrail’in hamleleri ne anlama geliyor?
Suriye'de 8 Aralık'ta Beşar Esad iktidarının devrilmesi, sınır komşusu İsrail için önemli bir gelişme oldu.
Diğer sayfamıza gecerek haberi okuyunuz
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu gelişmenin ardından işgal altındaki Golan Tepeleri'nden yaptığı açıklamada, ülkesinin bölgedeki tampon alanın "geçici olarak" kontrolünü aldığı bilgisini verdi. İsrail ordusu, 9 Aralık gecesi Suriye genelinde 300'ün üzerinde hava saldırısı gerçekleştirdi.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar'ın, Türkiye'nin desteklediği grupların Menbiç'teki operasyonuyla ilgili olarak "Kürtlere yönelik saldırılar durdurulmalı" şeklindeki uyarısı dikkat çekti.
BBC Türkçe, İsrail'in bu açıklamaları doğrultusunda, ülkenin Suriye'deki gelişmelere nasıl bir yaklaşım sergilediğini uzmanlarla değerlendirdi.
İsrail neden Suriye'ye hava saldırıları düzenliyor?
Suriye'de iktidarın devrilmesinin ardından İsrail, ülkedeki çeşitli hedeflere hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, bu saldırıların amacının kimyasal silahların "aşırılıkçıların eline geçmesini" önlemek olduğunu belirtti.
İsrail'in Suriye'de gerçekleştirdiği hava saldırılarının hedefleri arasında, Şam'da İranlı bilim insanları tarafından yeni füze geliştirilmesi amacıyla kullanıldığı iddia edilen bir alanın da bulunduğu öne sürülüyor.
Uzmanlar, bu saldırıların İsrail'in Suriye'deki bazı olası gelişmelere yönelik "kaygılarından" kaynaklandığını belirtiyor.
BBC Türkçe'ye konuşan İngiliz risk istihbaratı şirketi Sibylline'de Orta Doğu ve Afrika Analisti olan Megan Suttcliffe, HTŞ'nin son iki haftada önemli ilerlemeler kaydetmiş olmasına rağmen, Suriye'nin geleceğinin hâlâ "belirsizliğini koruduğunu" belirtiyor.
Suttcliffe, birçok silahlı grubun, "pozisyonlarını güçlendirmek" ya da "ülke genelindeki silah depolarına erişim sağlamak için" ortaya çıkan güvenlik açıklarından faydalanabileceğini öngörüyor.
Bu sebeple, İsrail'in, ağır stratejik silahların isyancıların ya da İsrail'e düşman olan ve bu silahları kullanmaya istekli grupların eline geçmesinden büyük endişe duyduğunu ifade ediyor.
Golan Tepeleri'ndeki hareketliliğin nedeni ne?
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Şam'ın HTŞ liderliğindeki grupların kontrolüne geçmesinin hemen ardından, işgal altındaki Golan Tepeleri'ndeki bir gözlem noktasından bir açıklama yaptı.
Orta Doğu için bu gelişmeyi "tarihi bir gün" olarak değerlendiren Netanyahu, İsrail'in Suriye ile "barışçıl ilişkiler" kurma amacında olduğunu belirtti. Ancak, bu sağlanmazsa, İsrail'in devletini ve sınırlarını korumak için "gereken her şeyi" yapacaklarını vurguladı.
Netanyahu, konuşmasında, Suriye'nin isyancı grupların eline geçmesinin ardından 1974'teki ateşkes anlaşmasının "çöktüğünü" belirterek, İsrail ordusunun Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgenin kontrolünü "yeni bir düzen kurulana kadar geçici olarak" aldığını açıkladı.
Netanyahu'nun açıklamalarının ardından İsrail ordusu, Golan Tepeleri'nin İsrail işgali altındaki bölümüne yakın beş köyde yaşayan Suriyelilere evlerinden çıkmamaları yönünde uyarılar gönderdi.
Orta Doğu ve Afrika Analisti Megan Sutcliffe, İsrail'in Golan Tepelerindeki müdahalesinin ülkenin Suriye'de "yayılmacı" bir motivasyonla hareket ettiğine yönelik endişeleri daha da artırabileceğini belirtiyor.
Sutcliffe, İsrail'in Suriye topraklarında önemli bir genişleme içinde olmasını beklemediğini düşünüyor.
Ancak Golan Tepelerinde güvenlik endişeleriyle İsrail'in aldığı önemlerin "herhangi bir Suriye hükümetiyle" gerginliği şiddetlendirmesini ve yerel silahlı gruplarla çatışma risklerini artırmasını beklediğini kaydediyor ve ekliyor:
"Bu da Suriye'deki gelişmeleri daha da karmaşık hale getirecektir. Netanyahu hükümeti Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenlik iddialarının tanınmasıyla ilgileniyor ve geçtiğimiz birkaç gün içinde görülen takviyeler muhtemelen bu çabaların bir parçası."
Golan Tepeleri'nin en yüksek noktasından, Suriye'nin güneyi ve 60 kilometre mesafedeki başkent Şam kolayca gözlemlenebiliyor.
Geçmişte bu tepeler Suriye'nin egemenliğindeyken, bu stratejik noktalardan İsrail'in kuzey bölgeleri kolayca top ateşine tutulabiliyordu.
Tepelerin İsrail'in kontrolüne geçmesi, Suriye'nin askeri hareketlerini izlemek için İsrail'e önemli bir avantaj sağlamış oldu. Ayrıca, bu bölge Suriye ile olası bir savaş durumunda ideal bir tampon bölge işlevi görüyor.
'İsrail'in sınırın diğer tarafında kiminle yüzleşeceğine dair belirsizlik var'
BBC Türkçe'ye konuşan İsrail merkezli Alma Araştırma Merkezi'nden İstihbarat Analisti Avraham Levine, İsrail ordusunun Golan Tepeleri'ndeki hareketini "kesinlikle geçici" bir önlem olarak değerlendirdiğini ifade ediyor.
Levine, İsrail'in son dönemdeki adımlarının, sınırın diğer tarafında "kimle karşılaşacağı" konusundaki belirsizlikten kaynaklandığını öne sürüyor.
Binbaşı Levine, şu yorumu yapıyor:
"Suriye'deki İran destekli on binlerce Şii savaşçının nereye gittiğini bilmiyoruz, diğer yandan Cihatçı savaşçıların ülkede geniş bir alanı ele geçirdiğini görüyoruz; bir dengeleyici güç olan Rusya'nın etkisi zayıflıyor...
"Karşınızda Esad'ın kontrolündeki Suriye ordusunun olduğunu bilmekten farklı olarak bir kaos ortamı var ve risk yönetimi de buna göre değişiyor."
BBC Türkçe'ye konuşan Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde Türkiye dış politikası uzmanı olan Gallia Lindenstrauss, "Esad'ın devrilmesine neden olan güçlerin Suriye'nin kontrolünü ele geçirdikten sonra İsrail'e düşmanca yaklaşması riskinin" İsrail için tehlikeli bir durum oluşturduğunu ifade ediyor.
İsrail'in Suriye'deki Kürtlerle ilgili pozisyonu ne?
Suriye'deki iktidar değişiminin ardından, İsrail'den gelen bir diğer resmi açıklama, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) Menbiç'e yönelik başlattığı saldırıya ilişkindir.
SMO, 9 Aralık'ta Suriye'nin kuzeyindeki Menbiç'i ele geçirdiğini duyurdu.
Menbiç'teki Kürt kaynaklar ise çatışmaların sürdüğünü bildiriyor.
Türkiye, Menbiç'i kontrol eden SDG'nin temelini oluşturan Kürt Demokratik Birlik Partisi'ni (PYD) PKK'nın uzantısı bir terör örgütü olarak tanımlıyor.
SMO, hafta içinde Tel Rıfat'ı SDG'den almıştı.
Menbiç ve Tel Rıfat, SDG'nin Fırat Nehri'nin batısında kontrol ettiği son iki büyük bölgeydi.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, 9 Aralık sabahı yaptığı basın açıklamasında şöyle konuştu:
"Dün Menbiç'te gördüğümüz gibi Kürtlere yönelik saldırılar durdurulmalı! Bunu ABD yönetimindeki dostlarımızla ve diğer ülkelerle görüşüyoruz. Uluslararası toplumun IŞİD'e karşı cesurca savaşan ve aynı zamanda Suriye'de istikrar sağlayan güç olanlara karşı ahlaki bir yükümlülüğü var."
Peki İsrail'in son çağrısı Kürtlere desteği ve Türkiye açısından ne anlama geliyor?
Megan Suffcliffe bu soruya, İsrail hükümetinin 2017'de Irak'ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (KBY) kurulmasına destek verdiğini ve bölgeyle gayri resmi ilişkilerini sürdürdüğünü hatırlatarak yanıt veriyor.
Suffcliffe, "SDG resmi olarak tanınan bir bölgesel yönetim ya da devlet kurarsa, İsrail muhtemelen benzer ilişkiler kuracaktır" diyor.
Ancak bunun özellikle SMO ile çatışmalar sırasında SDF'ye "doğrudan destek anlamına geleceğini düşünmediğini" söylüyor.
Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde Türkiye dış politikası uzmanı Gallia Lindenstrauss da bu görüşe katılıyor.
Gideon Saar'ın mevcut İsrail hükümetinde "Kürtler lehine en yüksek sesle konuşan kişi" olduğunun altını çiziyor.
Lindenstrauss, bununla birlikte İsrail'in Suriye'nin kuzeydoğusundaki dinamiklere ilişkin anlayışının ülkenin orta ve güney bölgelerine kıyasla daha az geliştiğini savunuyor:
"İsrail'in ABD güçlerinin Suriye'nin kuzeydoğusunda kalmasını istediği açık, ancak bu yönde Washington'a yönelik diplomatik çabaların ötesinde, İsrail'in aktif olarak yapacağı herhangi bir hamlenin Suriye'nin kuzeyinde olup bitenler üzerinde büyük etkileri olacağına inanmak zor."